HABERLER
X

8 Mart Dünya Kadınlar Günü Etkinliği

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'taki depremleri yaşayan veya deprem sonrası bölgeye giderek sahada çalışan kadınlar, "deprem bölgesinde kadın" olmayı anlattı. 

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen "Depremde Kadın Olmak" konulu panelde yaptığı konuşmada, 8 Mart 1857'de ABD'nin New York kentinde tekstil işçilerinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle greve başladığını anımsattı.

Emniyet güçlerinin işçilere müdahalesi ve fabrikaya kilitlenmesi sonrasında çıkan yangında birçok işçinin hayatını kaybettiğini anlatan Erdöl, bu nedenle 8 Mart'ı kutlama değil anma günü olarak değerlendirdiğini söyledi.

Rektör Erdöl şunları kaydetti;

"Pek çok arkadaşımız Dünya Kadınlar Günü’nün çıkış hikayesini bilmez. Müsaadenizle anlatmak istiyorum.

8 Mart 1857 tarihinde ABDnin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlar. Ancak emniyet güçlerinin işçilere müdahalesi ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın -bazı kaynaklarda tamamı- 129 işçi can verir. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı.
26 – 27 Ağustos 1910 tarihinde, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması önerisi oybirliğiyle kabul edilir.
Esasında 8 Mart Kadınlar günü hikayesi itibariyle bir farkındalık bir anma günüdür.
Değerli misafirler;

Ve 6 Şubat depremi! Nice anneler yavrusuz, nice yavrular da annesiz kaldı. Evler yıkıldı evet. Ama annesiz kalan evlerde yıkım çok daha büyük oldu. Bu dünyanın olumsuzluklarından en çok etkilenen grup da neredeyse hep kadın olmuştur zaten. Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden kadınlarımıza da rahmetle anıyorum.

Bir evlat, bir eş, bir baba, bir kardeş olarak, hayatımın her döneminde, kadınların, eşrefi mahlûkat vasıflarıyla sahip oldukları haklarını savundum, savunmaya devam edeceğim.
Dünyamızın yarısını oluşturan kadınların fikri ve duygusal katkısını karar mekanizmalarımıza hakkıyla katabildiğimiz zaman, daha yaşanabilir, daha huzurlu bir dünyaya erişeceğimize yürekten inanıyorum.
Gerek akademik gerek siyasi yaşamım ve gerek Rektörlüğüm gerekse diğer görevlerim süresince eğitimden sağlığa, istihdamdan siyasal hayata katılıma kadar, kadınlarımız için pozitif ayrımcılık içeren pek çok çalışmada imzam olmuştur.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi olarak akademisyenlerimizin %39,75’i, idari çalışanlarımızın % 41.58’i hanımefendilerden oluşmaktadır. Bu oranın daha yukarıya çekilmesi için gayret göstermekteyiz ve elbette hala kat etmemiz gereken çok yol var, bunun farkındayım.
Farkındayız çünkü kadınların hayata gözlerimizi açtığımız şefkat kaleleri olduğunu biliyorum.
Kadınlar güvenli limanımız, canından can olduklarımızdır. “Annen yoksa kimsen yok” diyen Merhum Doğan Cüceloğlu geldi aklıma. Bir kadın nasıl da her şey oluveriyor değil mi? Sadece anne mi. Eş, yaren, yoldaştır onlar. Kızı olmayan baba biraz yarımdır. Ne kadar çok şeysiniz aslında. Ve ne kadar da az layık olmaya çalışıyoruz size.
Şiddet ve cinayet haberleri ile değil güllerin içinde gönüllerine dokunduğumuz sahnelerle hatırlanmayı hak ediyorlar onlar.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle bir kez daha bütün kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Bir kez daha “Kadına Şiddet, İnsanlığa İhanettir” diyorum.
Dünya kadınlar günü münasebetiyle temenni ediyorum ki kadınlarımızın gözyaşları sadece mutluluktan aksın. Ne çocuklarından onları ne de çocuklarını onlardan ayırmayan bir dünya olsun. Kadın varsa hayat var. Kadın mutluysa çocuklar gülümser, çocukların mutlu olduğu yerde ise yaşanılır bir dünyadan bahsedilebilir ancak.
Bu toprakların nefesi Neşet Ertaş'ın dediği gibi, "Kadınlar insandır, biz de insanoğluyuz".


Panelde konuşan Gülhane Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü öğrencisi Simay Yavuz, ara tatil dolayısıyla depremin yaşandığı gün Hatay'da ailesinin yanında olduğunu söyledi.

Annesi, babası ve kardeşleriyle depremin ardından hemen dışarı çıktıklarını aktaran Yavuz, "Canımızı kurtardık ama o esnada binaların ve yaşadığım evin gözümün önünde yıkılışını izledim. Sevdiklerini kurtaramayanların feryat edişlerine, korku dolu bakışlarına ve şehrin yok oluşuna şahit oldum." ifadesini kullandı.

Yavuz, sarsıntının bitmesiyle yaşama tutunma mücadelelerinin başladığını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

"Sarsıntı durdu ve bizim asıl mücadelemiz başladı. Enkazın altında kalan sevdiklerimiz, huzurla yaşadığımız evimiz ve ekmek kapılarımız artık yoktu. Etrafı, gökyüzü, bembeyaz bulutlar yerine göçük altında kalan insanların simsiyah umutları kaplamıştı.

Deprem sırasında gerek görevlendirme gerek gönüllü katılımla yardım faaliyetlerinde yer alan kadınların, yardımların planlanması, sağlanması ve ulaştırılmasında afetzedelerle daha hızlı ve kolay iletişim kurdukları için ihtiyaçlarımızı bize hemen ulaştırdı. Biz kadınlar, birbirimizi destekleyerek her işi planlı ve eşit şekilde paylaştırarak zor günleri beraber atlatacağımıza inandık ve yeniden güzel kalabalık sofralarımıza geri döneceğiz."

- "Yönümü bulmak bile zordu"

SBÜ Gülhane Hemşirelik Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şeyma Zehra Altunkürek de 6 Şubat gecesi rüyasında babasının arayıp, "Kızım ben çok kötüyüm, çok yalnızım, gel beni al." sözleriyle uyandığını ve hemen babasını aradığını, ancak ulaşamadığını söyledi.

Bölgede deprem olduğunu öğrenir öğrenmez gerekli izinleri alarak hemen Kahramanmaraş'a gittiğini anlatan Altunkürek, "Hava koşullarının ve bölge trafiğinin çok ağır olması nedeniyle zorlukla ulaştığım memleketimde kayboldum. Doğup büyüdüğüm sokaklar, caddeler sadece bir enkaz yığınıydı, yönümü bulmak bile zordu. Babamı bulmuştum fakat sevincim buruktu. Çünkü, akrabalarımın, arkadaşlarımın içinde olduğu binlerce insan göçük altındaydı, bizler ise çaresizce enkazların başında bekliyorduk." diye konuştu.

Hemşire olduğu için çok büyük katkı sağlayacağını düşünerek bölgede kalmak istediğini üniversiteye bildirdiğini dile getiren Altunkürek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Depremin ilk beş günü Kahramanmaraş'ta bulunduğum sürede gördüm ki hayatını kaybetme ve yaralanmada kadın erkek farkı olmamasına karşın deprem sonrasında çocukların, engellilerin, yaşlıların bakımı ve yardımların kullanılır hale getirilmesi, gündelik yaşamın afet koşullarında idame edilmesi ile şiddetin ve güvensiz ortamların yokluğu gibi nedenlerle asıl yük kadınların üzerine yüklenmiş, deprem emekçi kadınları vurmuştu. Bu nedenle kadın gönüllülerin sayısının fazla olması önemliydi. Çünkü, arama kurtarma ekipleri çalışmalarına devam ederken, sahada evsiz kalmış kadınların, çocukların sayısının fazla olması ve ihtiyaçlarının karşılanmasında, onlara destek olmada kadın gönüllüye ihtiyaç vardı."

Altunkürek, eşlerini, çocuklarını kaybeden kadınların dahi her şeye rağmen büyük bir metanetle yaralılara yardım etmeye çalıştığını, çocuklara, yaşlılara sahip çıktığını belirterek, "Çünkü, hepimiz biliyorduk, enkazdan sağ kurtardığımız her çocuk, ülkemizin geleceğinin en sağlam kolonları olacaktır." sözleriyle duygularını dile getirdi.

Yeryüzü Doktorları Derneği Genç Yeryüzü Doktorlar Koordinatörü Esra Demir ise bir sivil toplum kuruluşu olarak deprem bölgesinde yaptıkları çalışmalara ilişkin sunum yaptı. Tüm faaliyetlerde kadınların aktif rol aldığının altını çizen Demir, özellikle psikososyal destek çalışmalarıyla depremzede çocukların yanında olduklarını bildirdi.

- "Yara alan aile fertlerimizi ayağa kaldırmamız gerekiyor"

TRT muhabiri Elif Akkuş da gazetecilik hayatı boyunca savaş bölgesi dahil birçok olaya tanık olduğunu ancak Kahramanmaraş merkezli depremler kadar ağır sonuçlarla karşılaşmadığını vurguladı.

Akkuş, "6 Şubat'ta yaşadığımız gibi bir şey görmedim, hiç bu kadar acının üst üste geldiğini görmedim." dedi.

Deprem bölgesinde her yerde kadınların, gazeteci, 112, UMKE, AFAD gibi birçok görev ve sorumlulukla yer aldığını anlatan Akkuş, "Türkiye sınırlarla illere ayrılmış bir ülkeydi 6 Şubat'a kadar, şimdi koskoca bir aile oldu. Bu nedenle şimdi ağlamayı bir kenara bırakarak, hep birlikte yara alan aile fertlerimizi ayağa kaldırmamız gerekiyor." diye konuştu.


08-03-2023

Haber Galerisi